Öğrenci aileleriyle tanışmak, öğrencim olan çocuklarıyla ilgili fikir alışverişinde bulunmak gayesiyle ev ziyaretleri yapıyordum. Yine veli ziyareti günlerden bir gün için öğrencimle konuşup sözleştik. Çocuk evine gelme teklifim karşısında heyecanlandı, çok da mutlu oldu. Öğretmeni evine gelecekti! Çocuktan babasının telefon numarasını alıp kendime kaydettim. Çocuk, "hocam geldiğinizde evimizin yakınında. .... adında market var, oraya geldiğinizde telefon açın, ben sizi oradan alırım" dedi.
Ertesi gün akşam ziyaret saati gelmişti. Her şey planladığım gibiydi. Elime telefonu aldım ve arayıp evden çıktığımı, az sonra buluşma noktamız olan markette kendisini bekleyeceğimi haber vermek için aradım. O da ne! Aradığınız numara eksik ya da yanlış anonsu veriyordu telesekreter. Meğerse öğrencim numarayı bana bilmeden eksik yazdırmış. Aradığım kişiye ulaşamıyordum. Numarayı alırken kontrol etmediğim için de bir taraftan da kendime kızıyordum. Beni bir telaş aldı. Söz vermiştim, sözümde durmalıydım. Babam çocukluğumdan beri biz kardeşleri böyle eğitmişti.
O yıllar arabam yoktu. Yolculuklarımı dolmuşla yapardım hep. Ulaşmalıydım ama nasıl? Yerimde duramıyordum. Söz vermiştim ama sözümde durmuyordum. Yanı başımda oturan babam bu halimi fark edince "oğlum, ulaşamıyorsan yarın derse gittiğinde çocuğa durumu anlatırsın olur biter" diyerek bana yol gösterdi. Önce babamın bu söylediği kafama yattı. Gitmekten vazgeçtim. Yarın okula varınca izah eder, sorunu hallederim, diyerek bu kararı aldım. Aradan yarım saatten fazla zaman geçti Vicdanım rahat değildi. Ben sözünün eri biriydim. Şimdiye kadar kimseye yalan çıkmamıştım ki..! Kendimle çelişmeye başladım. Birden yerimden doğruldum ve "baba içim rahat değil, ne olursa olsun gitmem lazım" dedim ve o hışımla evden çıktım. Dolmuşa bindim. Giderken telefona ulaşamadım ama "market sahibi bu aileyi tanıyordur, o kişiye sorar yine bulurum" umuduyla son durakta indim. Duraktan sonra en az yarım saat kadar yürümem gerekiyordu. Çünkü oradan öte dolmuşlar gitmiyordu. Mevsim kış, hava soğuk ve yağmurluydu. Beni havanın nasıl olduğu düşündürmüyordu. Verdiğim sözümle ilgileniyordum yol boyu. Bu söz yerine gelmeliydi. Bir süre sonra çocuğun tarif ettiği markete geldim. Selam ve az kelamdan sonra sadece adı ve soyadını bildiğim öğrencimin kendisinin müşterisi olduğunu ve tanıyıp tanımadığını sordum. Market sahibi tanıyamadığını söyledi. Sanki başımdan kaynar sular döküldü. Bu umudum da suya düştü. Vakit ilerliyordu. Ailenin beni beklediğini düşündükçe iyice gerilmeye başlamıştım.
Markette biraz oturayım, belki öğrencim geciktiğim için merak eder de bana bakmaya gelir, beraber buradan eve geçeriz ümidiyle beklemeye koyuldum. Bekledim, bekledim... Çocuk ne bilsin NUMARAYI EKSİK verdiğini ki? O da KENDİSİNİ ARAYACAĞIMI düşünerek beni kontrol etmeye gelmemiş. Aradan kırk dakika civarı vakit geçti. Umudum kalmadı. Ama vicdanen de rahattım. Marketten çıktım. Tekrar geldiğim yola revan oldum. Hava hala yağışlı ve soğuktu. Bir süre yürüdükten sonra durağa geldim. Geldim ama ,son araba pazar günü saat 9'dan sonra yokmuş! Eyvah ki ne eyvah,! Durakla ev arası en az bir saat idi. Zaten yarım saat yürüyerek gelmiş ve yorulmuştum. Çaresiz yürüyecektim. (toplam 1.5 saat yürüdükten sonra) yorgun argın eve kendimi zor attım.
Sabah oldu ve okula gittim. Randevulaştığım ama buluşamadığımız öğrencimin dersine girdim. Öğrencimin "hocam niye gelmediniz, sizi çok bekledik" demesini beklemeden kalbimi rahatlatmam için sınıfın huzurunda tüm öğrencilerime olup biteni eksiksiz ve fazlasız anlatmaya başladım. Çocuklar pür dikkat beni dinliyordu. Sözüm bitti ve asıl muhatabım olan çocuğa döndüm. Ona sordum: Yavrum, ben sözümde durmuşum değil mi? Bu yüzden de içim çok rahat, ya sen ne dersin, yalan çıkmış mıyım, söyler misin" diyerek ona sordum. Bu sorum karşısında çocuk "hayır hocam, asıl ben sizden özür dilerim, bunca sıkıntıya sizi soktuğum için" dedi.
Sonra sınıfa tekrar döndüm, elime tebeşir aldım ve onlara hayatları boyunca unutmamaları gereken şu cümleleri yazdım:
Çocuklar, birine söz vermişseniz iki sebeple sözünüzde dur(a)mayabilirsiniz:
1) Aniden rahatsızlanmışsınızdır, gidecek durumunuz yoktur. Ki, bu durumda telefon diye bir şey var, arar durumunuzu izah edersiniz
2)Ölmeniz lazım!....Evet ölmeniz lazım...Bu sözü iki üç kez tekrar ettim.
Çocuklar, şimdi size soruyorum. Sözümü yerine getiremedim. Peki, ben hastalandım mı? Hayır. Peki öldüm mü? Hayır.! Söz namustur, şereftir. Çok şükür neysem o olduğumu ispatladım. Kendime yakışanı yaptım. Umarım yaşadığım bu olaydan bir ders çıkarmışsınızdır. Sınıfta o an derin bir sessizlik oldu. Sonra bir alkış tufanı koptu. Anladım ki, onlar da çok etkilendiler bu yaşanandan.
Öğretmenliğin sadece bir öğretme işi olmadığını, insanî değerlerin kazandırılması, iyi bir rol model olunması gereken bir meslek olduğunun idrakinde oldum hep.
.....
Sözünde durmamak kesinlikle kul hakkıdır. Karşıdakine zulümdür, yalan söylemek ve sözleştiğin kişiyi ciddiye almamaktır. Onun zamanından çalmaktadır.
.....
“Ya sözünde durmalı, ya da söz vermemelidir. ÇÜNKÜ SÖZ NAMUSTUR!"
Makale Yazısı-30 Ara 2022 - 17:39
ÖLMEDİĞİME GÖRE
Yazar Hamdi Yüce - Mesaj Gönder
Yorum yazarak Elbistanın Sesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistanın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Elbistanın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistanın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Elbistanın Sesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistanın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Elbistanın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistanın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.