( Babalar hep veren, evlatlar hep...)
Bir rahatsızlık geçirmiştim ve yürüyüş yapmam doktorlarca tavsiye edilmişti. Bunun için de en uygun yer Pınarbaşı idi. Ben de oraya gidiyor, çay bahçelerinden birine oturup bir şeyler içiyor, kitap gazete okuyor, akşama doğru göl çevresinde bir iki tur atıp eve dönüyordum.
Tatil günlerinden biriydi. Mesire yeri çok kalabalıktı. Kebap kokuları ve duman ağır bir hava oluşturmuştu. Ben de gölün etrafında değil de; Ceyhan’ın akış istikametinin sağ tarafından şehre doğru bir miktar yürüyüp tekrar dönmeye karar vermiştim. Ve o şekilde de yürümeye başladım.Nehrin kenarı ve yol boyunca otomobiller park etmişti. Kimileri arabalarının içinde, kimileri de dışarıda bir şeylerle meşguldüler. Ben de her zaman en büyük zaafımız olan ön yargıyla içki içtiklerini düşünerek, onları da rahatsız etmeden, dikkatlerini de çekmemeye gayret ederek ilk köprüye kadar yürüyüp geri dönmüştüm. Arabayı bıraktığım yere gidecektim.
İşte bu dönüş esnasında yolun çok yakınına bir arabanın park edildiğin fark ettim. Yine içki içildiği geldi aklıma. Arabanın yanından ve kimseyi rahatsız etmeden geçmeye çalışırken bir türkü sesi geldi kulağıma. Geçip gideyim dedim ama olmadı, gidemedim. Durup türküyü dinlemeye başladım. O da olmadı, ses az geliyor. Geri döndüm. Nasıl dönmeyeyim ki! Benim en çok sevdiğim, dinlediğim zaman karmaşık duygularla allak bullak olduğum, Diyarbakır’lı Celal Güzelses’in; “Ağlama yar ağlama anam, mavi yazma bağlama” diye başlayan muhteşem eseriydi. Hani ünlü şair, ressam ve heykeltıraş B.Rahmi Eyüboğlu’nun; “Şairim, şiirin hasını ta uzaktan ayak sesinden tanırın. Nerede bir halk türküsü duysam, şairliğimden utanırım”dediği türkülerden biri. Tabii ki bana göre…
Döndüm ve otomobile yaklaştım. Eski ve yerli bir arabaydı, bir kişi de önde oturuyordu.”Türküyü ayakta dinleyebilir miyim?” dedim. “Elbette, ama içeri buyrun”dedi. Geçip yanına oturup türküyü dinlemeye başladım. Türkünün bittiğini biraz geç fark etmişim. Teşekkür etmek için döndüğümde o yalnız adamın yanaklarından gözyaşlarının süzüldüğünü gördüm. Kalkamadım, oturduğum yere yığılıp kaldım. Bir müddet öyle sessizce bekledim. “Hani, ağlayana niçin ağladığını sorma, mendil uzat”derler ya! Ben, Ne mendil uzatabildim, ne de niçin ağladığını sorabildim. Kısa bir süre sonra göz yaşlarını silen bu garip mi yoksa gariban mı diyebileceğimi bilemediğim bu temiz yüzlü insan bana dönerek:
— Çocukların var mı? Dedi.
— Evet var dedim.
— Çocuklarınla ilişkilerin nasıl? Dedi.
---Çok iyi dedim. Belli ki konuşmak ve içini dökmek istiyordu. Bu defa ben çocuklarının olup olmadığını sordum.
---Var, en büyüğü askerden yeni geldi. İşsiz, güçsüzdü. Bir süre aylak aylak dolaştı.. Ne yapacağımızı düşünürken; oğlana iş, güç arayışı içindeyken annesi ve diğer kardeşleri ile beraber bana bir teklif getirdiler: “Sen kredi çek işsiz oğlana bir iş kuralım” dediler. “Evlat bu, reddedebilir misiniz böyle bir teklifi?. Ben de kabul ettim. Şartları yerine getirip, krediyi çektik. Krediyi çekmekle birlikte benim de ipim çekildi. O günden beri evime koymuyorlar beni. İnşaatlarda çalışarak evini geçindirip, çocuklarını büyüten biriyim. Krediyi nasıl ödeyeceğim bir yana, beni asıl kahreden evimden kovulmam ve eşim ile çocuklarımın tavrı oldu.” Derken göz yaşları yine akmaya başlamıştı…
Ne diyebileceğimi, ne yapabileceğimi düşünecek halde değildim. İçim kabarmıştı. Baktım bende ağlayacağım; hiç konuşmadan arabadan inip, sessizce ve acılar içinde kıvranarak oradan ayrıldım. Hâlâ kim olduğunu bilmediğim bu garibanı düşünürüm; hâlâ ağlıyor mu, yoksa …?
Bir söz vardır: “Babalar hep verir ama hiç şikâyetçi olmaz, evlatlar ise hep alır ama yine de nankörlük ederler”diye. Dilerim Allah’tan ki hiçbir evlat ve hiçbir eş öyle olmasın! Rabb’im bütün yuvalara huzur ihsan eylesin, hiçbir evlat nankör olmasın ,hiçbir baba böyle ağlamasın!..
Feyzi TAŞOLAR
Yorum yazarak Elbistanın Sesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistanın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistanın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistanın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Elbistanın Sesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistanın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistanın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistanın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)M.Emin ELAGÖZ - İşte beni de duygulandırdın. Nankörlük yaralamış onu. Allah o insana yardım etsin.
Samimi duygularını dile getirdin, yüreğine sağlık.
Yazılan yorumlardan Elbistanın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistanın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistanın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.