İlk kazıları, 1947'de Ankara Üniversitesi öğretim üyeleri merhum Prof. Dr. Tahsin Özgüç ve eşi Prof. Dr. Nimet Özgüç tarafından yapılan Karahüyük'te, Elbistan’ın tarihine ışık tutacak çalışmalar 68 yıl aradan sonra 2015'te yeniden başladı. Cumhuriyet Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Bora Uysal başkanlığında tarafından yürütülen kazılar, Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü ile Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nün kontrolü ve denetiminde gerçekleştiriliyor.
Elbistan’ın en eski yerleşim alanlarından olan Karahüyük’te 2015 yılından bu yana titizlikle devam ettirilen kazılarda büyük bir bölümü incelenen höyük ve çevresinde tarih sahnesinden silinen medeniyetlerin geride bıraktıkları her detay, özel olarak değerlendiriliyor. Höyük alanındaki kazılara ek olarak, bölgenin karşı yamacında bulunan ve önceki çağlarda insanların ölülerini gömdükleri bir kremasyon (yakılarak gömme) mezarlığı olduğu tespit edilen Hamza Tepe noktasında da çalışmalar sürdürülüyor.
İlk arkeolojik kazının 1900’lü yılların başında Hugo Grothe tarafından küçük bir sondaj kazısı şeklinde gerçekleştirildiği Karahöyük’te, 1947 yılında Tahsin Özgüç ve Nimet Özgüç tarafından kısa süreli bir çalışma daha yapılmıştı. Erken Tunç Çağı’nda (M.Ö. 3100-2000) yerleşime sahne olduğu düşünülen höyük alanının, daha sonra Assur Ticaret Kolonileri Çağı (M.Ö. 2000-1750) ve Hitit Devleti zamanında (M.Ö. 1650-1200) önemli bir merkez haline gelen Karahöyük’ün, Hitit Devleti’nin yıkılmasından sonra, Demir Devri boyunca (M.Ö. 1200-330) Geç Hitit kültürüyle ilişkili merkezlerden biri olduğu, Yerleşim süreci Helenistik Devir (M.Ö. 330-30) ve Roma Devri’nde (M.Ö. 30-M.S. 395) de bu özelliğini devam ettirdiği biliniyor.
Karahüyük’te yapılan kazılarda en önemli tarihi bulgulardan birine kuzey düzlüğünde Erken Demir Devri’ni temsil eden tabakada ulaşıldı. Çalışmalarda, üzerine iki panel halinde Luvi hiyeroglifleri kazınmış steatitten (sabun taşı) yapılmış bir silindir mühür ile kitabe şeklinde stel bulundu. Sadece hiyeroglif işaretlerden oluşan bu tip bir mührün, bilimsel kazılardan bulunmuş bir benzeri olmadığı öğrenildi. Şimdiye kadar Hitit İmparatorluk dönemi ve Demir Devri tabakalarında çalışma yapılan Karahüyük’te, eşsiz bir özelliğe sahip tarihi eserlerden kitabe şeklindeki Stel’in, ‘Ir-Tešub’ adlı büyük bir kralla ilişkili olan Armanani isimli bir yöneticinin, yerel ‘Fırtına Tanrısına’ ithaf ettiğinin yazdığı belirlendi.
Karahüyük ve Hamza Tepe bölgesindeki kazıların 2018 yılı bölümünde ise, yaklaşık 3 bin yıllık urne (kap) mezar bulundu. Urne mezarlar, o çağdaki geleneklere göre, cesedin yakılması sonucu arta kalan kemikler ile küllerin çömlekler içine konulması olarak biliniyor. Karahüyük’ün, Türkiye'de bu şekilde keşfedilen 2. ‘urne’ mezar alanı olduğu kaydedildi. Karahüyük’ün, söz konusu keşif, geçtiğimiz yıl aynı kazıda ortaya çıkarılan ve benzeri bulunmayan Luvi dili ile yazılmış silindir mühür ve Stel’le birlikte Anadolu tarihine ışık tutacağı belirtildi. Bu eserler, Elbistan Şehir Müzesi’nde sergileniyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 7 yıldır süren kazıların önümüzdeki dönemdeki aşamaları için yeni bir kamulaştırma işlemi başlattı. Höyük alanında irili ufaklı çok sayıda özel mülkiyet için kamulaştırma işlemi yapılacak.
Karahüyük’teki kazıların 2023 yılında da devam etmesi bekleniyor.