Zimem Defteri

İlk oruç epey zorlasa da beni belli etmemeye çalışıyordum ta ki çalan kapıyı iftar topu zannetmem bu çabamı sonlandırmıştı. Kardeşimle kapıya fırladık. Kapıda kocaman bir paket eğildim yola baktım bir tane takım elbise giymiş bir amca gidiyordu başka da kimseler yoktu. Kardeşimle sürüyerek aldık içeriye. İlk defa ramazan ayının ilk günü böyle bir yardım gelmişti. Genelde son hafta yapılırdı böyle şeyler. Ramazanın çoğunu kıt kanaat geçirirdik. Hem sevinç hem de biraz hüzünle kardeşimle poşeti açıp içindekileri çıkarıyor annem de boş dolaba yerleştiriyordu. Birbirimizle göz göze gelmemeye özen göstererek boşalttık poşeti. O kadar çok sevinmiştik ki iftar topunu hiçbirimiz duymamıştık. Yemeğe oturduğumuzda gözlerde yaş dilimizde dua vardı.

Babamla sabah çıktık evden o sebze haline hamallık yapmaya ben de boya sandığımla her zaman ki yerime gittim. Hava çok sıcaktı ve akşama kadar ancak iki ayakkabı boyamıştım. Çalışmadan öylece beklemek beni yormuştu. Eve sandığı zor getirip kapıya bıraktım. Cebimde ki bozuklukları anneme verecektim ki elimi tutup ‘kardeşinle kendine şeker al’ dedi. Bakkala gitmeye halim kalmamıştı ben de iftardan sonra gitmeye karar verip camda iftar topunu beklemeye başladım.

Cebimdeki bozukluklarla ne alacağımı düşünüp duruyordum. Bir keresinde ağızda patlayan şeker almıştım. Kardeşimle ağzımıza atıp o şeker ağzımızı gıdıklayarak patlayınca gülmeye başlamıştık. Ne olduğunu anlamaya çalışan annemle babam dayanamayıp onlarda bize katılmıştı. Karnımız ağrıyana kadar gülmüştük ve çok eğlenceli bir akşam geçirmiştik.

Tamam dedim içimden patlayan şeker alacağım. Tam evden çıkacakken aklıma iftarda yediğimiz bulgur pilavı geldi birazını sahura ayırmıştı annem. ‘Üstüne yumurta kırar mısın?’ dedim anneme ‘başka zaman’dedi. Anladım ki evde yumurta yoktu. Bakkala giderken yumurta mı? Patlayan şeker mi? diye karar vermeye çalışıyordum ki her adımda birini söyleyeyim bakkala gelince hangisi çıkarsa onu alayım dedim.

Şaşırmamak için etrafıma bakmadan yolun kenarından yumurta, patlayan şeker, yumurta, patlayan şeker…..diyerek bakkala gittim.

Tam bakkala girecektim ki bakkal amca kapıyı kapatıyordu ‘biraz bekle evladım’ diyerek içeri almadı beni. Basamağa oturup içimden hâlâ ne alacağımı sayıp duruyordum. Kapı aralığından eğilip içeri baktığımda bakkal amcanın veresiye defterinde ki borçları okuyor biri de para uzatıp ‘kapatalım o borcu’ diyordu. Yüzünü göremiyordum. Her sayfa da aynı konuşma geçiyordu. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki sesini yanımda birisi olsa kesin duyardı. Amca nerdeyse tüm mahallenin borcunu ödüyordu. Merakla beklemeye başladım bizim borcumuzu da ödememiş miydi acaba? Allah’ım ne olur ödemiş olsun, sana söz veriyorum daha çok çalışıp o amcaya borcumuzu ödeyeceğim. Heyecandan ayağa kalktım. Defteri tam görmek için.

Bakkal amcanın açtığı sayfa da ki isim kırmızı kalemle yazılıydı biliyordum Rıfat amcamın borç sayfasıydı ve hemen arkasında ki sayfa bizimdi. Rıfat amcanın da borcunu sildi bakkal amca. Adamcağız duyunca ne kadar sevinecekti. Aldığı yaşlı maaşıyla çok zor geçiniyorlardı daha doğrusu geçinmeye çalışıyorlardı. Nefes bile almadan bekliyordum gözümde ki yaşları sildim daha iyi görmek için. Ben nefes almaya çalışırken amcalar sohbet ediyorlardı. Eli defterin sayfasında bekliyordu. Sayfayı çevirmesi için bir umutla bekledim. Dua edemiyordum donup kalmıştım.

Bakkal amca ‘Allah razı olsun sizden, on beş ailemize yardım ettiniz’ dedi ve defteri kapattı. İçeri girip kapatma amca tam bizim sayfaya gelmişti ne olur kapatma demek istedim ama yapamadım. İçimdeki korkunun, heyecanın, çaresizliğin adı gözyaşı olmuş çağlayan gibi akıyordu. Ağzımı kapattım hıçkırık sesim duyulmasın diye. Babamın yük taşırken ağrıttığı beli, yaralı ayakları geldi gözümün önüne. Bizim için canını hiçe saydığı. On beş aile geldi aklıma çok şükür dedim gözyaşlarımı silerken.

Vedalaşma sesini duyunca kenara attım kendimi. Yüzümü sildim tişörtüme. Başımı kaldırdığımda bize paket getiren kişiyle aynı kişiydi. Zayıf, uzun boylu, takım elbise giymiş o amca. Karanlıkta kaybolana kadar baktım arkasından geri gelip bizim borcumuzu da öder belki diye…

Bakkal amcanın sesiyle irkildim. Yunus gel bakalım ne alacaktın?

Gözüm kapalı duran veresiye defterindeydi. İçimde ki umut hâlâ devam ediyordu. Belki ben duymamıştım o ağabey ödemişti belki… Kafamdan bunlar geçerken ağzımdan patlamış yumurta çıktı. Amca şaşırdı ‘o ne evladım yeni bir şey mi dedi’ ne söylediğimi fark edince gülmeye başladım. Kusura bakma amca karıştırdım üç tane yumurta alacaktım dedim.

Eve dönüp olanları anlattığımda ki mahalle halkı da duymuştu bayram erken geldi mahallemize. Sahura kadar herkes sokakta gelen yabancıyı konuştu. O gece tüm eller o takım elbiseli amca için uzandı semaya. Annemle babam borcu ödenen komşularımız için o kadar sevindiler ki bizim borcumuz akıllarına bile gelmedi….

Ben yine de her akşam bakkalın köşesinde o takım elbiseli amcayı bekledim. Belki yine gelirsin diye….

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Sevda Küçük - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Elbistanın Sesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistanın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistanın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistanın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

03

Yakup - Guzel fakat biraz daha akıcı olabilirdi sonuç kısmı

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 30 Nisan 13:19
02

Sevim Albayram - Çok anlamlı çok doğru çok ta hüzünlü bir yazı olmuş. Rabbim bu güzel günler hürmetine herkese önce sağlık sonra hayırlı rızıklar nasip etsin inşAllah.

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 30 Nisan 13:19
01

Hüseyin Albayram - Kalemine sağlık sevda hnm bizi çok duygulandırdın.

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 30 Nisan 13:19