Sevgisiz Toplum

SEVGİSİZ TOPLUM

Merhaba değerli okurlar; bu gün söze başlamadan önce , “sevgi” kelimesinin sözlük anlamını aktarayım.

Sevgi; bir insanın başka bir insana veya bir hayvana veya her hangi bir nesneye hissettiği olumlu yoğun duygudur. İlk “sevgi” objesi annedir. Annenin koşulsuz sevgisi ile çocuk büyür.” Psikoloji kitaplarında bu ve buna benzer cümleler bulmak mümkün. Kısacası çocuğun sevgiyi ilk tattığı yer ailesi, anne baba ve kardeşleri ile karşılıklı hissettiği duygudur. Ama bu cümle ruh sağlığı yerinde olan aileler için kullanılır. Maalesef her çocuk, sevgi dolu bir ailede yetişecek kadar şanslı değil. Sevgisiz bir ailede yetişen birinin akıbetini anlatmam için yer ve zaman uygun değil.

Ben burada az da olsa çocukluğunda yüreğine sevgi tomurcuğu ekilen fakat bu tomurcuğu yetişkinliğe kadar besleyemeyip kurutan ve sevginin yerine öfke, kin, nefret gibi habis duygular yeşerten bireylerden bahsedeceğim. Sevgi, doğduğumuz andan itibaren yaşadığımız zorluklara karşı bizleri koruyan bir besindir. Ne yazık ki, birçoğumuz sevgi kelimesini dahi unutmuşuz. Bu konuda yanıldığımı söyleyenler olabilir. Sanal alemde özellikle ergenler, “sevgi kelimesini günde onlarca defa kullanıyor.” Diyenleri duyar gibiyim. Ama sanal alemde kullanılan sevgi kelimesi gerçek anlamda mı kullanılıyor yoksa içi boşaltılmış olarak mı kullanılıyor ? Sizi bilmem ama bence ikincisi. Çünkü; seven insan emek veren, sevdiğinin kusurunu, kabahatini hoş gören insandır. Ama bizler, bu niteliklerin hepsinden o kadar uzağız ki, değil eşimiz, dostumuz, çalışanımız patronumuz amirimiz memurumuzu ailemizin içinde annemize, babamıza, çocuğumuza, eşimize kardeşimize dahi tahammül edemiyoruz. Aile içinde herkesin bizim gibi giyinip, bizim gibi düşünüp bizim gibi hareket etmesini resmen dayatırız. Aile bireyleri bunu yapmıyorsa problem yaratırız. Eğer ailenin dışındakiler, bizim gibi giyinmiyor, bizim gibi düşünmüyor, bizim gibi hareket etmiyorlarsa, hemen onları öteleyip dışlıyoruz. Komşumuzun oğlu kızımıza bakınca, Allah yarattı demeden bir güzel dövüyoruz. Komşumuz yanlışlıkla arabamızı sıyırıp geçtiğinde silahımızı çekip vuruyoruz. Sonrada öyle bir hale geliyoruz ki kendimizi kendimizden soyutluyoruz. Böylece içimizdeki kini, öfkeyi nefreti iyice bileyip hem kendimizi hem de etrafımızdaki herkesi mutsuz ediyoruz. Dolayısıyla sevgisiz bir toplum yaratıyoruz.

Bu yazıyı yazarken bir yandan da Hasan Hüseyin Korkmazgil’in

“Sevgi güzellik ister gülüm” şiirini dinliyorum. Bu şiiri dinlerken, yazıyı şu şekilde bitirmek istiyorum. Sevgisiz bir toplumdan sıyrılıp sağlıklı bir toplum olmak için; önce kendimizi sevelim. O sevgi bir göle atılan taş gibi önce bizi, sonra halka halka yayılıp etrafımızı güzelleştirecektir.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Fatma Gül - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Elbistanın Sesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistanın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistanın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistanın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.