HANSLAR VE HASANLAR
Hemen belirtelim!..
Makalenin başlığındaki isimler; bir metafor, bir mecaz olarak kullanılmıştır. Her çeşit isim kullanılabilirdi. Biraz sonra analizini yapacağım konuyu, herkes kendi ismi üzerinden değerlendirebilir.
Şöyle bir deyim vardır: “İsmiyle müsemma olmak”. Yani kişinin sahip olduğu isminin ihtiva ettiği mânaya lâyık olabilmesidir. Başka bir ifâde ile; kimlik, kişilik, karakter, huy, mizaç, ideal, mefkûre, ülkü gibi karekteristik unsurların ve bu unsurlarla uyumlu yaşantıların, sahip olunan isimlerle paralellik arzedebilmesidir.
Bu bakımdan isim koymak önemlidir. Bizim geleneklerimizde ve inanç kültürümüzde yeni doğan çocuklara ad verilirken; anne-babanın ya da aile büyüklerinin ileriye dönük olarak çocuklarının nasıl bir insan olması gerektiğine dair, yani bir ideal, bir mefkûre çerçevesinde isimler verilmeye çalışılır ve bu hususa da özellikle özen gösterilirdi.
Hatta Dede Korkut hikâyelerinde anlatıldığı üzere; eski Türklerde bir yiğitlik, bir kahramanlık sergilendikten sonra çocuklara isimler verilirdi. Aynen Boğaç Han hikâyesinde olduğu gibi.
Anne-babaların bu iyi niyetlerine rağmen sonra olanlar olur; çocukların ve gençlerin yetiştirilme ve eğitilme süreçlerinde bin bir çeşit faktörün devreye girmesiyle her şey birbirine karışır, “ismiyle müsemma olma” hâli çoğunlukla yok olur gider.
Meselâ; çocuğun ismi Muhammed’dir, Muhammed büyüyünce Muhammed’i inkâr eder hâle gelir.
Küçükken çocuğun ismi Ahmed’dir, büyüyünce ya hiç hamd etmez ya da çok az hamd eder.
Çocuğun ismi Mehmet’tir fakat; büyüyünce Mehmetçiğin misyonunu taşımaktan acze düşer.
Çocuğun ismi Mustafa’dır ama; büyüyünce bir türlü seçkin bir birey olamaz.
İsmi İbrahim’dir ama; Nemrutların yanında yer alır.
İsmi Musa’dır ama; Firavunların arkasında saf tutar.
İsmi Yusuf’tur ama; iffeti, namusu, davası ve Allah’ı için zindanlarda yatmayı göze alamaz.
Adı Ebubekir’dir ama; davası için sadakat, samimiyet, doğruluk ve dostluk emarelerini hiç göstermez.
Adı Ömer’dir ama; vicdanında adâletin zerresi bulunmaz.
Adı Osman’dır ama; edep ve hayânın esâmesi dahi okunmaz.
Adı Ali’dir ama; Ali olmanın içi boşaltılır, ne Allah’ın aslanı Ali gibi olunur ne de Ali gibi bir âlim bulunur.
Adı Hüseyin’dir ama; tek başına da kalsa zâlimin zulmüne direnen, mazlumun hakkını savunan, bu uğurda şehit olmayı dahi göze alan İmam Hüseyin’in misyonuna talip olmaz.
Adı Ammar’dır ama; Yâsir’in oğlu Ammar’ı ya hiç tanımaz ya da Ammar gibi Allah’ı için ölmeyi hiç göze alamaz.
Adı Bilâl’dir ama; renklerin ve dillerin farklı farklı yaratılmasının Allah’ın birer âyeti ve hikmeti olduğunu anlamaz, kara derili insanlara saygı duymaz, Bilâl’in okuduğu ezana da hiç lâyık olmaz.
Adı Selman’dır ama; “-Her ne kadar Farslı Selman olsam da; aslen ve neslen ben ‘İslâm’ın oğlu Selman’ım” diyecek kadar basiret, feraset ve şuur timsâli Selman-ı Fârisî gibi olamaz.
Adı Sümeyye’dir ama; Sümeyye’nin onurluca şirke başkaldıran İslâm’ın ilk kadın şehidi olduğundan haberi bile yoktur.
Adı Hatice’dir ama; bütün servetini İslâm davası için harcayan Rasûlullah’ın ilk eşi Hatice’nin tırnağı bile olamaz.
Adı Fâtıma’dır ama; hem şehit eşi, hem şehit annesi olmak her Fâtıma’ya nasip olmaz.
Adı Kürşat’tır ama; bir ülkü uğruna Yamtar dâhil kırk yağız delikanlı ile birlikte Çin Seddini aşarak Çin sarayını basan yiğit Kürşat’lar kolay kolay bulunmaz.
Adı Alparslan’dır ama; Anadolu’yu Romen Diyojen’in ordularına dar edip Anadolu’nun kapısını Müslüman Türklere açan, hem Alp hem de Arslan olan komutanların nesli neredeyse tükendi artık.
Adı Alperen’dir ama; gerçek mânada ne Alp’lik kalmış ne de Eren’lik.
Adı Selâhaddîn’dir ama; Haçlıların zulmüne kök söktürmüş Kudüs fâtihi Selâhaddîn-i Eyyûbî gitmiş, yerine “-Haçlılar sizin kardeşleriniz, onlar çok iyi insanlar, sizin kadınlarınıza, kızlarınıza ilişmezler, mâbedlerinize dokunmazlar” diyen ve Allah Kur’an’ında “Onları dost edinmeyin!” dediği hâlde Haçlılara “dostum, kardeşim” diyebilen nevzuhûr şahsiyetler ve zihniyetler tezâhür etmiş.
Hani neredeler; Ebu Hanife’ler, Mâturîdî’ler, İbni Sînâ’lar, İbni Haldun’lar, İmam Gazâlî’ler, Farâbî’ler, Fatih’ler, Kânûnî’ler, Yavuz’lar…
Bugün, neden Süleyman’lar “Salamon” oldular?
Neden Davut’lar, “David” oldular?
Neden Musa’lar, “Moşe” oldular?
Neden Yakup’lar, “Jakob” oldular?
Neden Yusuf’lar, “Josef” oldular?
Neden Bünyâmin’ler, “Benyamin” ‘Netenyahu’ oldular?
NEDEN?!..NEDEN?!..NEDEN?!..
Neden Fethullah’lar, “FETÖ”ye dönüştü?
Neden Hasan’lar, “HANS”a dönüştü?
Neden Cebrâil’ler, “GABRİEL” oldular?
Neden Mikâil’ler, “MİCHAEL” oldular?
Neden Alihan’lar, “ALEKSANDROS” oldular?
Neden Temel’ler, “TEODOROS” oldular?
Neden Enes’ler, “ENOSİS” oldular?
NEDEN?!..NEDEN?!..NEDEN?!..
Neden Keriman’lar, podyumlarda “Matmazel Keriman” oldular?
Neden Recaizade Mahmut Ekrem’in “ARABA SEVDASI” romanında olduğu gibi “Bihruz Bey’ler”, “Mösyö Bihruz” olup “merci trés bien” deme gereği duydular?
Neden günümüzde genç kızlar, önünde arkasında “kiss me!” ya da “I love you” yazan tişörtler giyme gereği duydular?
Neden Selcan’lar, “SELOCAN” oldular?
Neden Barış’lar, kavgaların ve anarşik olayların göbeğinde yer alarak “SAVAŞ”ın âleti oldular?
Neden Deniz’ler, Ulaş’lar, vahşi “KAPİTALİZM”in denizlerinde boğuldular?
NEDEN?!..NEDEN?!..NEDEN?!..
Neden Amerikalısı, Almanı, Yunanı, İngilizi, Fransızı, Yahudisi; Fetullah Gülen başta olmak üzere, Hasan’ları, Hüseyin’leri, Ahmet’leri, Mehmet’leri, Ali’leri, Veli’leri, Ayşe’leri, Fatma’ları, Müslümanı, Türkü, Kürdü, Arabı hizmetinde casus ve istihbaratçı olarak kullanırken; neden bizler onları yani Hans’ları, Maykıl’ları, Corc’ları, Roy’ları, Piyer’leri, Teodoros’ları, Salamon’ları, Moşe’leri hizmetimizde kullanamıyoruz?
NEDEN?!..NEDEN?!..NEDEN?!..
Ey Sayın eski-yeni Cumhurbaşkanları!.. Ey Sayın eski Başbakanlar!.. Ey Sayın eski-yeni Millî Eğitim Bakanları, Ey Sayın eski-yeni YÖK Başkanları, Ey Sayın eski-yeni Üniversite Rektörleri ve Dekanları!.. Ey Sayın Üniversite Hocaları!.. Ey Sayın Öğretmenler!.. Ey Sayın Gazete ve Medya Patronları!.. Ey Sayın Anne ve Babalar!.. Ey Devleti ve Milleti yöneten Sayın İlgililer ve Yetkililer!..
Neden böyle oluyor, hiç düşündünüz mü?
Yoksa dünyalık işlerinizin yoğunluğundan dolayı düşünecek hiç vakit mi bulamadınız?
O hâlde hepinize Allah’ın bir sûresini hatırlatarak bitireyim bâri bu makalemi:
“Su gibi akıp giden zamana andolsun ki; (ömrünü israf eden) insan tarifsiz bir ziyandadır. Ancak, iman edenler, sâlih amel işleyenler; ve birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna…” (Asr Sûresi, 1-3). (M.İ. Meali).
03 Nisan 2021
İlhan AKAR
Yorum yazarak Elbistanın Sesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistanın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistanın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistanın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Elbistanın Sesi Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Elbistanın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistanın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistanın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(8)Ali osman oğuz - Muhteşem kardeşim...Rabbim ismimize uygun davranabilenlerden eylesin inşAllah...
C.AKAR - Makalenizin tamamına katılıyorum.Ancak,bir toplum eğer manevi değerlerden ve kendine ait kültüründen uzaklaştıkça bataklığa,çukura ve kişiliğini kaybetmeye mahkumdur!. Eğer, anne-babalar dünyaya getirdiği günahsız çoçuğunu milli ve manevi değerleriyle büyütmezse yani, adını dinine uygun koymassa,yediği
lokmaları helalinden yedirmezse ,toplumu oluşturan bu yavrular ileri tarihlerde acımasız,merhametsiz vede kişiliksiz bir insan olur.! Dolayısıyla kaybeden bu millet olur. Ne ibni arabiler çıkar nede ibni sinalar!. Çıksa ,çıksa boş, kalitesiz vede yarınını düşünmeyen ot misali canlı çıkar!. Siz yazmaya ve toplumu aydınlatmaya devam edin.inşAllah doğru yolu buluruz!..selamlar,saygılar.
Yolcu - O hâlde hepinize Allah’ın bir sûresini hatırlatarak bitireyim bâri bu makalemi:
“Su gibi akıp giden zamana andolsun ki; (ömrünü israf eden) insan tarifsiz bir ziyandadır. Ancak, iman edenler, sâlih amel işleyenler; ve birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesna…” (Asr Sûresi, 1-3).
M.Emin ELAGÖZ - Fevkalade doğru tespitlerde bulundunuz. İnşAllah uyarıcı ve uyandırıcı olur. Selam sevgi ve saygılar...
Fatih Akar - Anneler - Babalar çocuklarına isim koyarken ellerinden geldiğince İslami inançlarımıza uygun isimler koymalı ve bu isimlerin manalarına da saygı göstermeli, çocuklarını yetiştirirken isimlerine layık olmalarında gereken hassasiyeti gösterilmelidirler. Maalesef günümüzde bazı aileler ellerinden gelse, nüfus müdürlükleri de kabul etse çocuklarına yabancı isim dahi koymada tereddüt etmeyecekler. Bu tip aileler kafalarındaki çağdaşlık veya özgürlük anlayışını (!) isimlerde, açık - seçik giyinmelerde, çatalı - kaşığı sol elle tutarak yemelerde, su dolu bardağı bir seferde tüketmelerde, ana-babaya hizmet etme yerine, kedilere - köpeklere - kuşlara hizmet etmelerde, sabah-akşam gezip dolaşmalarda arıyorlar! Hal böyle olunca da bu tipler ya yalnız kalıyorlar ya da toplumdan tamamen uzaklaşıyorlar. Dolayısıyla ailelerinden aldığı bu yozlaşmış eğitimle yetişen çocuklar da ne kendisine ne ailesine ne de topluma faydalı birer birey olabiliyorlar. Tabiri caizse, ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranıyorlar. Ömürlerinin boş geçtiğinin farkında dahi olmadan zaman su gibi akıp gidiyor. Keşke gerçek hayatın bu fani dünyadan göçüp gittikten sonra başladığını idrak edebilseler. Allah yar ve yardımcımız olsun. Selam ve dua ile...
Mahlası UFUK - Senin ufkun dar hoca! Tabii dünyayı Marastan öte tanimayan, başkente bile giderken kendini elinden tutup gezdirecek bir tanıdık arayan bu söyleyeceklerimi anlayamaz. Müslüman memleketler dahi isimleri farklı telafuz edebilir, kaldi ki iyi insan olmakla iyi dindar olmak da bambaska olgulardır. Ornek mi ; ÇOCUK FELCİNE KARŞI AŞI BULAN YAHUDI BIR DOKTOR( ismini araştır bul) TELIF HAKKI ISTEMEYEREK INSANLIGA ASIYI BEDELSİZ HEDIYE ETMISTIR. OYSA BUGUN BIONTEC IN SAHIBI ISKENDERUN ' LU BIR MUSLUMAN BUNU YAPMADI! VELHASIL NE KADAR IYI BIRER DINDAR OLDUĞUNUZU CENAB- I HAKKA ANLATIRSINIZ, BIZI NE KADAR IYI BIR INSAN OLDUGUNUZ ILGILEMDIRIR. EN SON " NEDEN NEDEN DIYE SORMUSSUN, SU YUZDEN SENIN TIHNIYETIN BOZUK !
İlhan Akar - Tüm okurlarımıza, dost ve kardeşlerimize yaptıkları yorumlardan dolayı şükranlarımı arz ederim!..
C.AKAR - Bak yorum yazmaya çalışan zatı muhterem! Makale yazan hocayı tanıyormusun bilmiyorum ama,sana önce tavsiyem Maraş değil, KAHRAMAN MARAŞ!. Çünkü o kahramanlık kolay kazanılmadı! Her anında şehit kanı ve yiğitlik var,namus,şeref var!.sen ufacık dünyan ile birşeyler karalamaya kalkmışsın!. Yazarı sana biraz tanıtayım!. Yaşınız ne kadar bilmiyorum ama onun ömrünün 50yılı yani yarım asrı ANKARA’da hem hal oldu.yaklaşık tamamı ilim irfan ‘la uğraştı, bu yetmedi yurt dışı seyahatleri oldu.şimdi sen diyeceksin’ki hoca zihniyetin bozuk? işte bu seni aşar!. Belliki senin zihin dünyan karışık ve parazitli!. Yahudinin aşısı seni bayağı memnun etmiş. Bari çalışsaydında sen bir şeyler ülkene armağan etseydin!. Kafanızın olaylara pozitif baktığını anladık!,insanlığı öne çıkarıyorsunuz onuda anladık, ama empati kuramıyorsunuz. Tavsiyem
At gözlüğünüzü biraz çıkarıp araştırma yapsanız iyi olur...vesselam.
Yazılan yorumlardan Elbistanın Sesi Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Elbistanın Sesi Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Elbistanın Sesi Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.